Bazı filozoflara ve bu filozoflara katılan insanlara göre, hayatın amacı mutlu olmaktan geçer. Fakat ben buna katılmıyorum, mutluluk çok soyut  ve ulaşılması neredeyse imkansız bir kavramdır. Çünkü insanın bitmek bilmeyen açlığı, hep en iyisine sahip olma isteği uyandırır insanda. Bisiklet kullanan insan motor ister, motor kullanan araba ister, araba kullanan spor araba ister, spor araba kullanan helikopter ister falan diye uzaar gider.


Yani isteklerimiz asla ama asla bitmeyecek. Benim hayat felsefem gerçekten çok basittir ve anlaşılması cesaret ister fakat çokça basittir:


ASLA AMA ASLA ÇOK MUTLU OLMAYACAKSINIZ!


Ömrünüz boyunca asla yeterince mutlu olmayacağınızı her realist kafada insan söyler.

Hayalperestler çoğunlukla asla gelmeyecek kadınlara/erkeklere aşık olur, asla gerçekleşmeyecek ve gerçeklik ile alakası olmayan hayaller kurarlar falan. Ve bu hayaller onlara mutsuzluktan başka bir şey sağlamaz. Hayal kurmaya karşı değilim fakat hayaller de realist olabilir, hayal dediğimiz oluşum yalnızca disney masalları gibi olmak zorunda değil. 'Hayatımın aşkını bulucam!' diyen biri hayatını o kişiyi bulmaya çalışmakla fakat asla da bulamamakla geçirecek. Bu gerçekçi bir hayal değildir. '10 yıl boyunca devasa bir şirket kurmak için her gün 6 saat çalışacağım'. İşte bu gerçekçi bir hayaldir, hayalperest olmak ile hedefleri hakkında hayal kurmak bambaşka şeylerdir.


Bir hedefleri ve bu hedefleri doğrultusunda hayal kuramayan insan kendisini şanssız görebilir çünkü hedef belirlemek büyük bir başarıdır. Çoğu insan bir işi başarmakta değil, başaracak bir iş bulmakta problem yaşıyorlar. İçlerinden gelen o arzuya kulak veren insanlar, şuanda bizim 'milyoner' veya 'milyarder' dediğimiz büyük servetlere sahip insanlar. Hedeflediği şeyler para olmayadabilir insanın, lakin siz arzuladığınız bir işi çok iyi yaptıktan sonra isteseniz de istemeseniz de para size doğru akmaya başlar!


Bunu tarihte birçok kişilikte rahatlıkla görebiliyoruz. Cristiano Ronaldo, gerçekten fakir bir ülkenin, koyu katolik bir ailesinde doğmuş bir adam. Cristiano'nun futbola olan ilgisi 8-9 yaşlarındayken annesi tarafından farkediliyor. Küçükken aslında bu kadar büyük hayaller kuramayacak bir halde olan Cristiano'nun şuan geldiği yeri hepimiz biliyoruz. Ronaldo'nun hayali dünyanın en iyi futbolcusu olmak değildi. Onun hayali, futbol yeteneğini yapabildiği kadar geliştirmekti. Çünkü futbolu para için falan oynamıyordu, gerçekten çok zevk alıyordu bu sporu yaparken. Futbol arzusu Cristiano'ya inanılmaz paralar kazandırdı. Fakat Cristiano bu paraları hedefleyerek çıkmamıştı yola. O kadar büyük bir tutkuyla oynuyordu ki futbolu, paranın ona gelmekten başka şansı kalmamıştı.


Hayat, bize sunulmuş şahane bir şans. Milyonlarca olasılıktan biri olarak Dünya'ya gelen bizler, depresyona girme gibi haklara sahip değiliz. Çünkü hayat, evrene ufacık bir pencereden baktığımız oda gibidir. Sonsuz bir evrende, belki maksimum 100 yıl yaşayabilecek biz insanlar kendimizi çokça ciddiye alıyoruz. Henüz daha bir sperm iken annemizin yumurtasına ulaşma yarışını kazanan bizler, bu adına hayat dediğimiz; garip, acımasız, komik, eğlenceli, bazen de üzücü fırsatı bir kenara atacak hakka sahip değiliz.


Sizi yerin dibine kadar sokan da hayat, sizi göklere çıkaran da yine hayat. Ne olursa olsun, bu hayatta ne yaşarsanız yaşayın 'intihar' yapabileceğiniz en büyük ihanettir. Küçücük bir sperm iken bu yarışı kazanma cürretini gösteren sizler, kupayı kaldırmayı reddedemessiniz. Sevgililer, arkadaşlar, aile bile gelip geçici dostlar. Bu hayatın sonunda sadece ve sadece kendimizle başbaşa kalıyoruz. Ölüm döşeğindeyken yalnızca biz ölüyoruz, arkamızdakiler sadece ağlama işlemini gerçekleştirmek için oradalar.


Ve ölürken belki de kendimizi sonsuz bir boşluğa ve yalnızlığa bırakarak bu hayattan göçüp gidiyoruz!