Her ilişki, başladığı andan itibaren hayatı iki kişi yaşıyormuşcasına devam eder. Özellikle ilişkinin ilk dönemlerinde duyguların daha yoğun olduğu, her isteğin yerine getirilmeye çalışıldığı, olaylara karşı daha olumlu yaklaşıldığı hepimiz tarafından bilinen bir şeydir. Ancak ilerleyen zamanlarda ilişkinin uzunluğuna bağlı olarak elbette ki durgunlaşma dönemleri yaşanabilir. Hatta bazen öyle dönemler vardır ki tartışma esnasında "bu tavizi ben verdim" yakınması yapabiliriz. İşte bu esnada geri dönüş planları yapılsa da bir şeyleri değiştirmek eskisi kadar kolay olmayacaktır. Bazı tavizler verildikçe, sanki kendi benliğinizden bir parça gidiyormuş gibi hissedersiniz. Bu durumun önüne geçmek için de ilişkilerde verilmemesi gereken 5 taviz kuralını göz önünde bulundurmak gerekir.


Özgürlüğünüz!

Her birey doğası gereği özgürce bir yaşam ister. Hepimiz kendimizi bildiğimiz andan itibaren belli yaşam standartları belirleriz. Bazı konularda kendimizi sert duvarlar örer ve kırmızı çizgilerimiz olarak nitelendiriliriz. Ancak işin içerisine aşk ve sevgi girdiğinde ipleri elimizden kaybedebiliyoruz. Bu esnada özellikle uzun süreli ilişkilerin yıpranma sebeplerinden biri haline gelen özgürlük kısıtlaması, ilişkilerin sonunu kaçınılmaz kılıyor. Her insanın bir özel hayatı olduğunu, partnerinizin de sosyal çevresinin ve ailesinin olduğunu, onun da kendi içinde bir hayat mücadelesi verdiğini unutmamak gerekir. Özgürlük kısıtlaması ile kıskançlık karıştırılmamalıdır. Kıskançlık duygusal anlamda gelen bir dürtüdür. Kısıtlamak ise bunun mantık çerçevesine sığdırılmaya çalışılmasıdır.


Mutluluğunuz!

İlişki de bir mutluluk arayışı sonucu oluşur. Hepimiz partnerimizde hislerimizi mutluluk üzerine kurmak isteriz. Ancak ilerleyen dönemlerde, kendimizce ilişkiyi kurtarmak adına kendi mutluluğumuzu teslim etmememiz gerekir. Zaten mutluluğunuzu kaybetmeye başladığınızda sadece ilişkiye karşı değil yaşam kaynaklarımıza da tutunamayız. Bir kavganın sonlanması için alttan alınması gerekebilir, ancak bu mutlu olacağınız durumları yok sayarak halının altına süpürmek olmamalıdır. Karşınızdakini mutlu etmek için kendi mutluluğunuzu göz ardı etmek bir zaman sonra mutsuz bir hayata ve pişmanlık duygusuna dönmeye başlar.


Hayalleriniz!

İlk zamanlarda oluşmasa da zamanla baş göstermeye başlayan sorunların temeli, hayallerinizden vazgeçmenizden kaynaklıdır. Çünkü zamanla hayallerinizi başkalarının yaşadığını görmek pişmanlık duygusunu ve beraberinde kendinize kızmaya başlamanızı getirir. Partnerinizle her konuda olduğu gibi bu konuda da karşılıklı destekçi olmanız gerekir. Hayallerinize ulaşmanız için sizi sevdiklerinizin desteklemesi, motivenizi yükseltecek ve emin adımlarda ilerlemenizi sağlayacaktır. 


İlişkilerde her zaman bir tarafın daha mutlu olması için diğer tarafın kendini hiçe sayması gibi durumlar söz konusu olabilmektedir. Bu tip hatalardan dolayı ayrılık sonrası taraflar her ne kadar üzülse de aynı zamanda kendini rahatlamış hissetmektedir. Bunun sebebi ise bastırılmış yaşam tarzının artık refaha ulaşmasıdır. Hayallerinizin, mutluluğunuzun ve özgürlüğünüz daim olması dileklerimle...