Öncelikle sürecinizde, size asıl eziyet verenin, ''benimle ilgili ne düşünüyor acaba diye kendi kendimi yiyorum '' dediğiniz şekilde, ''düşünceleriniz'' olduğunu belirtmek isterim.
Öyle ki, ne zaman ki bir sosyal toplum içerisine girdiğinizde, aklınızdan, ''acaba hakkımda ne düşünüyorlar, rezil olacağım, unutmayacaklar'' gibi düşüncelerin geçmesi, sizde kaygı duygusu yaratmakadır.
Bu kaygıya, zaman zaman, sıcak basması, kızarma, titreme, kalp çarpıntısı gibi bedensel belirtilerin de eşlik ettiğini görürüz.
Öyle ki, her ne zaman bu tabloyu yaşamamak adına, ''5senelik erkek arkadaşımla bile toplasan 10 kere telefonda konuşmuşuzdur'' şeklinde ifade ettiğiniz gibi, davranışlarınızı bu ortamlardan kaçma ile şekillendirdiğinizde, asıl sıkıntı pekişmiş olacaktır.
Bu yüzden de aslında, tabloya uzaktan baktığımızda, bu döngünün kırılması, yine ''davranışlar'' ile olacaktır.
Normal şartlar altında, rutin kontrol anlamında bir psikiyatrist hekimden ruhsal muayene olmanızı isterim.
Sonrasında ise, ilaca gerek kalmaksızın, Bilişsel Davranışçı Terapi eğitimi olan bir psikolog ile duygu, düşünce ve davranışlarınızı çalışarak, sağlıklı baş etme mekanizmaları geliştirebilir, yaşam kalitenizi arttırabilirsiniz.
Kendi kendine terapi anlamında ise, size kaygı veren durumların bir listesini yapmanızı, bunlara 100 üzerinden puan vermenizi ve de, sırası ile en düşükten başlayarak, bu ortamlara girip kaygınızın çıkana kadar ve de, ''dininceye kadar'' o ortamda bulunmanızı isterim.
İşte tam olarak, kaçma ve kaçınmaları bırakıp, ''yüzleşme'' başladığında, çıkan bu kaygının nihayetinde dindiğini göreceksiniz.
O esnada ise, dikkatinizi çevreye, yani olması gereken yere vermenizi isterim.
Bu şekilde sürecinizi çok daha sağlıklı bir şekilde yönetebilirsiniz; çünkü, karşımızdakiler de esasında, bizler gibi, duyguları, düşünceleri olan, hiçbir olayı sonsuza dek hatırlayamayacak birer, ''insan''...
Sevgilerimle..