Yazdıklarınızı okuduğumda, ilişkiniz süresince esasında, sevginizin kaynağı ile elinizden geleni yaptığınızı, öyle ki, zaman zaman fazlasına da giriştiğinizi görüyorum.
Sevgi söz konusu olduğunda aslında yaptığımız her şey hep eksikmiş gibi geldiğinden, özümüzden vermek, bizleri pek de düşündürmez.
Fakat, tabloya uzaktan baktığımızda, hep verici olan biz isek, karşı tarafı da aynı şekilde almaya hazırlamış oluruz.
Öyle ki karşımızdaki her kim olursa olsun, ''çabasızlığa'' alışacaktır.
Bu yüzden de aslında, özveri ve fedakarlığın çok tehlikeli kavramlar olduğunu hatırlatmak isterim.
Çünkü özümüzden verir karımızı feda edersek, geriye bizden hiçbir şey kalmaz...
Bunun yerine her ilişkide her daim görmek istediğimiz şey, ''paylaşmaktır''; acıyı, tatlıyı, hayatı...
Buradan hareket ile, özünüzden verdiğiniz ilk ayrılığınızda görülmektedir.
Sonrasında, hayatınızı paylaşacağınız kişinin, açıklama hakkı tanımadan güven ile ilgili gidişi, esasında bir son değil, aksine, daha sağlıklı ilişkilerin gelişi için bir başlangıçtır.
Elbette ki duygularınız olduğundan, ilişkinin tekrar olması yönünde bir isteğiniz vardır, bunu görebiliyorum.
Fakat, tekrar bir araya gelmek söz konusu olacak ise, bu kez adım atanın ve, sevgisini gösterenin, karşı taraf olmasını isterim.
Çünkü sevgi ancak davranışlara döküldüğünde gerçektir.
Size dönmesi, bir ihtimal olmakla beraber, esasında bu kez tercihiniz kendinizden yana olduğundan, karşı tarafın da bir şaşkınlık içerisine girebileceğini belirtmek isterim.
Çünkü sizin 'her zaman' ve 'orada' olmanıza, alışmıştı.
Bu alışkanlığı kırmanız, öncelikle size şifa olarak döneceği gibi, eğer karşı tarafın da duyguları gerçek ise, hareket etme noktasında bu inzivanız, karşı tarafı hareketli kılacaktır.
Fakat her daim seçiminiz, kendi gerçekleriniz olsun isterim, karşı tarafa beslediğiniz o güzel sevgiyi, kendiniz ile de paylaşın.
Bu şekilde başta acı gelse de, sonunda kendinizi beslemenin hazzını yaşayacaksınızdır.
Sevgilerimle..