Öncelikle bahsettiğiniz sıkıntınızın nedeninin, ''bir düşünce'' olduğunu, ''kafamda direk bak seni istemiyorlar diye kuruyorum '' cümleniz ile ifade etmektesiniz.
Yani, mücadeleniz aslında bir gerçeğe değil, aklınızdan gelip geçen bir ''düşünceye'', cümleye karşıdır.
Hal böyle olunca, bu düşüncenin, elbette ki sorgulanması gerekmektedir.
Çünkü sıkıntınızın özeti, aranmamanız gibi bir olayla karşılaşma, aklınızdan geçen, ''sevilmiyorum'' düşüncesi, bununla beraber gelen kaygı ve üzüntü duygusudur.
Buna, bedensel olarak çarpıntı, halsizlik gibi belirtiler de eklenebilmekle beraber, davranışlarınızı ne zaman ki öfkeyi aktartma ya da daha çok arama gibi hayata geçirdiğinizde, sıkıntınız da burada pekişmektedir.
Oysa ki, düşüncenizi sorguladığımızda, elbette ki sevip sevilebildiğinizi, siz de bilmektesiniz.
Bu yüzden, aklınızdan geçen bu düşünce aslında, çok daha erken yaşamınızda kendini gösteren ve, ne zaman bir ''terk edilme'' ile karşılaşsanız, ortaya çıkan bir düşüncedir.
Yani, muhatabı çevreniz değil, küçükken yaşadığınız bazı durumlardır.
Fakat, hali hazırda artık ''şimdi ve burada'' olduğumuzdan, bu döngünün kırılması için, her dönüt almadığınızda gelen ''sıkıntı duygusuna sabretmeye'' ihtiyacınız vardır.
Bu senaryo size dehşet verici gelse de, bu sıkıntıya sabredip, esasında kişilerin o anki önceliklerinin şartlardan kaynaklı farklı olabileceğini, bunun sevgi ile bir ilişkisi olmadığını kendinize hatırlatır ve, bu çalışmalarda ısrar ederseniz, nihayetinde size eskisi kadar eziyet veremediklerini göreceksiniz.
Bunun için bir de, bir gününüzü ne kadar aktif ve anlamlı geçirdiğiniz, kendi gücünüzü arttırma noktasında önemli olduğundan, https://www.smokinli.com/blog/gunumuzu-anlamli-kilmanin-tam-zamani/ yazısına da ayrıca göz atmanızı isterim.
Sevgilerimle..